Reflü

Bugün size reflü hastalığından bahsedeceğim. Daha önceki videolarımızda da reflüden söz etmiştik; ancak bu videoda konunun daha iyi anlaşılması için görseller ve mide–bağırsak hareketlerinin animasyonlarını kullanarak anlatmak daha uygun oldu. Ardından tedavide neler yapılması gerektiğini ve yaşam tarzı değişikliklerinin önemini de açıklayacağız.

Reflü özellikle yemek yedikten sonra başlar. Ağzımıza aldığımız gıdalar tükürük salgısının artmasını sağlar. Yemek borusu düz bir boru şeklindedir; bir kaydırak gibi düşünebilirsiniz. Yemek borusunun kasılmasıyla gıdalar mideye doğru ilerler. Mide girişindeki kapakçık kısa süreli olarak açılır ve gıdaların mideye geçmesi sağlanır.

Gıda mideye ulaştığında mide duvarı uyarılır ve bu uyarılarla proton pompaları asit üretmeye başlar. Böylece gıdaların parçalanması gerçekleşir. Midede koruyucu bir tabaka bulunduğu için asit duvarı tahriş etmez; fakat yemek borusunda bu koruyucu mekanizma yoktur. Bu nedenle yemek borusu aside karşı daha hassastır ve daha kolay hasarlanır.

Mide tamamen dolduğunda kasılmalar ve gevşemeler başlar. Eğer hastada reflü varsa bu hareketler mide asidinin ve gıdaların yukarı doğru kaçmasına neden olur. Kapakçık kapalıyken sorun olmaz; ancak gevşeyip asit yukarı geçtiğinde yemek borusu sürekli asitle temas eder ve tahriş gelişir. Daha sonra gıdalar ince bağırsağa geçerek sindirim devam eder.

Gıdaların türü ve içeriği reflü açısından çok önemlidir. Reflü tedavisinin yüzde yetmişi yaşam tarzı değişikliklerine dayanır. Peki bu değişiklikler neler?

Öncelikle yemek yedikten hemen sonra uzanma, şekerleme yapma gibi yerçekimine ters hareketlerden kaçınmalıyız. Öne eğilerek yapılan işler —örneğin bulaşık makinesini boşaltmak ya da namaz kılmak— mümkün olduğunca aç karnına veya az gıda tüketilmişken yapılmalıdır. Vücudu sıkı saran kıyafetlerden uzak durmak gerekir çünkü karın içi basıncını artırırlar.

Ağır egzersizlerde, özellikle ağırlık kaldırılması gereken aktivitelerde mide boşken olmak daha uygundur. Karın içi basıncı artınca kapakçık açılabilir ve mide içeriği yukarı kaçabilir.

Yoğun asitli gıdalar mide içinde gaz oluşturur. Bu gaz yukarı doğru çıkarken geğirmeye neden olur ve beraberinde asit ile gıdaların da yukarı gelmesine yol açar. Aynı şekilde çok fazla gıda tüketmek yani mideyi tamamen doldurmak şikayetleri artırır. Az çiğnemek de sindirimi zorlaştırır ve gıdaların midede daha uzun süre kalmasına neden olur. Bu durum reflü yakınmalarını artırır.

Bu nedenle mümkün olduğunca az az, sık sık ve yavaş yiyerek; iyice çiğneyerek beslenmek gerekir. Su tüketimine dikkat edilmeli ve günlük hareketlerde de mideye baskı oluşturacak durumlardan kaçınılmalıdır.

Her reflü hastasına endoskopi yapılması gerekmez. Özellikle 45 yaş üstünde olan, yutma güçlüğü yaşayan, kansızlığı bulunan, kusması olan, iştahsızlık yaşayan veya yemek yerken takılma hissi olan hastalarda öncelikle endoskopi yapılır. Böylece yemek borusunda ülser, kanser gibi durumlar dışlanır.

Reflüsü olan her hastanın ömür boyu ilaç kullanması gerekmez. Reflü şikâyetleri süreklilik göstermez; yaşam tarzı değişiklikleri uygulandığında genellikle sakin seyreder. Ancak sık ilaç gerektiren, tekrarlayan atakları olan ve rahatlamayan hastalarda değerlendirme gerekir. Mide koruyucu kullanırken şikâyetleri tamamen geçen, ancak ilacı bir gün bile almadığında şikâyetleri artan hastalar reflü cerrahisi açısından değerlendirilmelidir.

Ameliyata karar verirken hasta seçimi çok önemlidir. Çünkü yemek borusunda kasılma bozukluğu olan hastalar ameliyat olursa yutma güçlüğü daha da artabilir. İrritabl bağırsak sendromu olup gaz ve şişkinliği fazla olan hastalarda ise kapakçığın ameliyatla sıkılaştırılması karında ciddi rahatsızlığa yol açabilir. Bu nedenle ameliyat yalnızca uygun hastalara uygulanmalıdır.

Tedaviye başlamadan önce yaşam tarzı değişikliklerinin en önemli basamak olduğu unutulmamalıdır.

Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.