Peki benim neyim var

Ne zamandır görüşmüyorduk, kanalıma hoş geldiniz. Bugün size hastalarımdan sıkça duyduğum bir serzenişle başlamak istiyorum:
“Hocam bütün tetkiklerimi yaptırdım, doktor doktor gezdim. Herkes ‘bir şeyin yok’ dedi ama benim şikâyetlerim devam ediyor. Peki o zaman ben niye böyleyim?”

İşte en çok zorlandığımız ve hastaların da en çaresiz hissettiği grup tam olarak bu. Çünkü insan kendini kötü hissediyor ama kimse nedenini bulamıyorsa, doğal olarak hem özgüven düşüyor hem de ciddi bir umutsuzluk ortaya çıkıyor. “Demek ki bende kimsenin anlamadığı bir şey var” diye düşünüyorlar.

Bu hastalar bize genelde koca bir dosyayla geliyor. Üst üste yapılmış kan tahlilleri, endoskopiler, kolonoskopiler, gereksiz–gereksiz olmayan bir sürü evrak… Ama sonuç hep aynı: “Bir şeyin yok.”

İşte burada işimiz zorlaşıyor. Bir süre sonra hasta da direnç göstermeye başlıyor; “Hayır, bir şeyim var ama kimse bulamıyor” diyor. Aslında haklı da. Çünkü birçok yerde zaman ayrılmadığı için hastaya bu sonuçlar doğru düzgün açıklanmıyor.

Biz böyle durumlarda önce bütün tahlilleri bir kenara bırakıyoruz. Hastaya “Önce sen anlat bakalım, şikâyetin ne?” diyoruz. Gerçekten ne hissediyor, ağrı nerede, ne tetikliyor… Bunları dinliyoruz. Sonra muayenemizi yapıyoruz.

Ardından hastanın getirdiği tüm tetkikleri tek tek açıp birlikte bakıyoruz. Her birinin ne anlama geldiğini, hangi hastalıkları elediğimizi tane tane anlatıyoruz.
“Bakın bu tahliliniz normal, şu hastalık yok. Bu da normal, bu da yok…”
Böyle anlatınca hastanın kafası biraz daha rahatlıyor. Elimizde kalan bulgularla da bir tedavi planı oluşturuyoruz.

Ve sonrasında klasik soru geliyor:
“Hocam, o zaman bu psikolojik mi?”

Evet, psikolojinin etkisi çok büyük. Ama “her şey psikolojik” deyip işin içinden çıkmak doğru değil. Mideye, bağırsağa, organlara biz girip bakabiliyoruz ama beyin öyle değil; çok daha karmaşık bir yapı. Psikiyatristlerin işi soyut kavramlarla —kaygı, düşünce, duygu— uğraşmak. O yüzden bazen fiziksel bir sorun olmadan da kişi gerçek bir ağrı ya da rahatsızlık hissedebiliyor.

Hastaya hep şu örneği veriyorum:
Kendi kendinize “Karnım ağrıyor” deseniz bir süre sonra gerçekten ağrımaya başlar. “Bugün hiç gücüm yok, hiçbir şey yapamayacağım” dersiniz ama bir anda acil bir iş çıkar, toparlanır gidersiniz. Veya çok yorgun halde bir aktiviteye gidersiniz ama orada mutlu olduğunuzu fark edersiniz. Çünkü beynin algısı değişince beden de ona göre tepki verir.

Bu nedenle diyoruz ki: “Bakın fiziksel olarak ciddi bir probleminiz yok. Tedavinizi başlattık. Ama yine de kafanızda bitmeyen bir kaygı varsa, bir psikiyatristten destek almanız sizin için çok daha iyi olur.”
Bu cümleyi hastaya doğru şekilde anlatmak bile büyük rahatlama sağlıyor.

Sonuç olarak eğer sizde de yapılmış onca tahlile, tetkike rağmen net bir şey çıkmadıysa, fiziksel nedenler dışlandıysa, bu açıdan da değerlendirmeniz gerçekten önemli olabilir.

Hepinize iyi günler diliyorum.